Bayram Hazırlığı

ΑΣΚΗΤΑΡΙ  3
Rab’te sevgili evlatlarım orucunuz mübarek olsun.İşte şimdi oruç ve ruhsal mücadeleler zamanıdır.Terennümlerimiz şöyle der; Ellerimi ruhsal mücadelelerinize merhametle bakan yüce Allaha yükseltiyorum.Ve her birinizin gücü yettiği oranda sunacağı oruçlarımızın makbul olmasını diliyorum.Her birimiz mümkün olduğu kadar oruçlarımızı tutalım.Ve örnek olarak azizlere bakalım.İşte Davut Peygamber Mezmurlar da şöyle haykırır;
“Ekmeğimi yemeyi unuttum, etim kemiğim yapıştı…”
Oruçla ilgili bu sözleri duyunca zihnimize takılan soru şu: Neden bütün bu oruçlar? Oruç nedir?
Bununla ilgili yaygın olan çok cevaplar vardır. Bazıları için oruç bedene bir eziyet ve bedenin isyanını söndürmektir. Sanki beden günahkar olan nefsin bir hapishanesidir veya ona eziyet edip ceza vermektir. Gerçekte durum böyle değildir. Beden yalnızca kutsal olmakla kalmayıp aynı zamanda benliğinde Rabbi kutsayandır. Resul Pavlus’un tanımladığı gibi: Beden kutsaldır ve oruçla çok kutsallaşır.
Başkaları için de oruç bağışlanma dilemek için yapılan uygulamalar veya beşeri günahlarımız için Allah’ın merhametini dilemektir. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Αναρτήθηκε στις Ξένες γλώσσες, Türkçe’de. Ετικέτες: . Leave a Comment »

AF PAZARI

exodos protoplastonSütlü gıdalara veda pazarı olarak da adlandırılan Af (Bağışlanma) pazarı, Oruç öncesi dönemin son günü olup Etlere veda pazarından sonraki ve Ortodoksluk pazarından önceki pazardır.

Günün Önemi:

Büyük Oruç döneminden önceki bu son pazar günü ve Ortodoks Hristiyanların geleneksel olarak Paskalya’dan önce sütlü gıda yedikleri son günde Kilise, Adem ve Havva’nın Cennet bahçesinden çıkarılışını anar. Tanrı, Adem ve Havva’ya bahçedeki bir ağacın meyvesini yememelerini emretmiş (Yaratılış 2:16); ancak onlar bu emre itaat etmeyerek insan ırkının ölümün ve çürümenin mirasçısı olmasına yol açmışlardır.

Af pazarında pek çok kişi Büyük Oruç döneminin arifesinde yapılan akşam okumalarına katılır. İmanlılar, oruç ve bağışlanma konularında Rabbin öğretilerini dinlerler ve Tanrı da onları bağışlasın diye (Matta 6:14) birbirlerini affederek oruç dönemine girerler.

Bu pazar gününe ait İncil okumasında da oruçla ilgili öğütler vardır (Matta 6:16-18).

Af Töreni:

Akşam dualarının sonunda papaz, analogion veya ambon denen yerde durur; imanlılar da sırayla gelip günün ikonasına saygı gösterirler ve secde edip «Günahkâr olan beni bağışla» derler. Papaz da secde edip «Tanrı bağışlar, beni bağışla» der. İmanlı da «Tanrı bağışlar» deyip papaz tarafından kutsanır. Bu esnada koro alçak sesle Paskalya Kanonu’nun ilahilerini okur. Papaz tarafından kutsandıktan sonra, imanlılar birbirlerinden de af dilerler. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Αναρτήθηκε στις Ξένες γλώσσες, Türkçe’de. Ετικέτες: . Leave a Comment »

YARGI GÜNÜ PAZARI

image10 (2)1. Mesih,solda Theotokos (Tanrı Doğuran-Meryem Ana) ve sağ tarafında Vaftizci Yahya olmak üzere ortada bir tahtta oturmaktadır. Küçük tahtlarda oturanlar ise havariler olup;solda Aziz Petrus ve sağ tarafta Aziz Pavlus olmak üzere temsil edilmişlerdir.

Tahttan uzayan parşömen tomarları, kuzu ve keçilerin üzerinde olan hükmü beyan ediyor. İmanlılar, Hakim olan Mesih’in  sağından uzayan parşömende yazan şu kelimelerle kabul ediliyor, » Gelin,Babam tarafından kutsanmış olanlar, ve krallığı miras edinin» (v.34). Sol taraftaki parşömen ise kafirleri şu kelimelerle lanetlemektedir, » Benden uzaklaşın sizi lanetliler,hiç sönmeyen ebedi ateşe» (v.41) Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Αναρτήθηκε στις Ξένες γλώσσες, Türkçe’de. Ετικέτες: . Leave a Comment »

Kaybolan (Yirik) OĞLAN Haftasi

image01 (9)(savurgan oğlan pazarı)

BİLGİ

Bugünkü İncil okumasında bulunan benzetme aracılığıyla Rabbimiz üç önemli noktanın altını çizmiştir: günahkârların durumu, pişmanlık ve tövbe kuralı, ve Tanrı’nın şefkatinin büyüklüğü. Kilise babaları bu okumayı Ferisi ve Vergi Görevlisinin Pazarından bir hafta sonraki Pazar günü için belirlemişlerdir; öyle ki savurgan oğlun kişiliğinde kendi sefil durumumuzu – Tanrı’dan ve gizemlerinden ayrı kalıp günaha batmak – görerek sonunda akıllanalım ve bu kutsal oruç günlerinde tövbe ile O’na dönmeye acele edelim.

Ayrıca, çok büyük kötülükler yapıp günah işleyenler ve uzun süre günah işlemekte ısrar eden kişiler, kendileri için artık bağışlama olmayacağını düşünüp sıklıkla çaresizliğe kapılmakta ve ümitlerini kaybederek hergün aynı tür ve hatta daha büyük günahlara düşmektedirler. Bu sebeple Kilise babaları, bu tür kişilerin yüreklerindeki ümitsizliği söküp atmak ve onlarda erdem kaynaklı eylem isteği uyadırmak için oruç günlerinin eşiğinde bu benzetmeyi seçmişlerdir. Savurgan Oğul benzetmesi ile Kilise babaları, ümidini kaybeden günahkârlara Tanrı’nın şefkatinin her şeyi aşan iyiliğini göstermek ve ne kadar büyük olursa olsun, Tanrı’nın insanlara olan sevgisi tarafından alt edilmeyecek bir günah bulunmadığını öğretmek istemişlerdir. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Ferisi ve vergi görevlisi

image01 (7)( Luka İncil’i 18 : 9 – 14)

9-10Kendi doğruluklarına güvenip başkalarına tepeden bakan bazıkişilere İsa şu benzetmeyi anlattı: «Biri Ferisi, öbürü vergi görevlisi iki kişi dua etmek üzere tapınağa çıkmış. 11Ferisi ayakta dikilip kendi kendine şöyle dua etmiş: `Tanrım, diğer insanlar gibi soyguncu, hak yiyici ve zina edici olmadığım için, hatta şu vergi görevlisi gibi olmadığım için sana şükrederim. 12Haftada iki gün oruç tutuyor, bütün kazancımın ondalığını veriyorum.’

13«Vergi görevlisi ise uzakta durmuş, gözlerini göğe doğru kaldırmak bile istemiyor, ancak göğsünü döverek, `Tanrım, ben günahkâra merhamet et’ diyormuş.

14«Size şunu söyleyeyim, Ferisi’den çok, bu adam aklanmış olarak evine dönmüş. Çünkü kendini yücelten herkes alçaltılacak, kendini alçaltan ise yüceltilecektir.»

Timoteyus’a son öğütler

10-11Sen ise benim öğretimi, davranışımı, amacımı, imanımı, sabrımı, sevgimi, dayanma gücümü, çektiğim zulüm ve acıları, örneğin Antakya, Konya ve Listra’da başıma gelenleri yakından izledin. Ne zulümlere katlandım! Ama Rab beni hepsinden kurtardı. 12Mesih İsa’ya ait olup Tanrı yoluna yaraşır bir yaşam sürmek isteyenlerin hepsi de zulüm görecek. 13Ama kötü ve sahtekâr kişiler, aldatarak ve aldanarak gittikçe daha beter olacaklar. 14-15Sen ise öğrendiğin ve güvendiğin ilkelere bağlı kal. Çünkü bunları kimlerden öğrendiğini biliyorsun. Mesih İsa’ya olan iman aracılığıyla seni bilge kılıp kurtuluşa kavuşturacak güçte olan Kutsal Yazıları da çocukluğundan beri biliyorsun. 16Kutsal Yazıların tümü Tanrı esinidir ve öğretmek, azarlamak, yola getirmek ve doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır. 17Bunlar sayesinde Tanrı adamı her iyi iş için donatılmış olarak yetkin olur. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Αναρτήθηκε στις Ξένες γλώσσες, Türkçe’de. Ετικέτες: . Leave a Comment »

AZİZ ΕFTIMIOS

StEuthymiusTheGreatErmenistan’ın Melitini kentinde Fırat nehrine yakın bir yerde Pavlos ve Dionisia adında bir çift yaşamaktaydı. Bu çiftin çocukları olmuyordu ve bu yüzden çok üzgündüler.

Fakat ümitlerini ve Tanrı’ya güvenlerini yitirmiyerek  sıkça aziz Poliefktos kilisesine giderek Tanrı’ya onlara bir çocuk vermesi için dua ediyorlardı. Gene  bir gün dua ederlerken gördükleri bir hayal onların bir çocuk sahibi olacaklarını ve onlara büyük mutluluk getireceğini söyledi. Bunun üzerine doğacak olan çocuklarını Tanrı’ya adamaya karar verdiler .

Ve gerçektende 377 yılında Dionisia dünyaya bir erkek çocuk getirdi. Adını Eftimios koydular.

Eftimios’un babası üç yıl sonra  vefat etti ancak annesi Tanrı’ya vermiş oldukları sözü unutmadı ve çocuğu Episkopos Evtroio’ya Tanrı’ya bağışlaması için verdi. Eftimios daha küçük yaşta günahlardan kaçmaya dikkat ediyor  ve Tanrı’nın isteği doğrultusunda yaşıyordu.

Onun gelişimini takip eden Episkopos onun bu inancını gördüğü zaman onu önce diakos daha sonrada papaz yaptı. Diakos  olduğu zaman aziz henüz 28 yaşındaydı. Çok genç olmasına rağmen ağırbaşlılığı ve olgun kişiliği ile takdirleri kazanıyordu. Eftimos daha sonra  Melitinis manastırına başrahip olarak atandı. Buna rağmen Eftimos halktan ve gürültüden uzak bir yerde yaşamak istediğinden çölde bulunan Lavra Faran’a gitti. Orada bir mağarada Teoktistos adında bir rahiple beraber Tanrı yolunda yaşamaya başladı.

Aradan beş yıl geçtikten sonra iki rahip mağarayı bırakarak çöle göçtüler. Orada başka bir mağara bularak oraya yerleştiler. Orada tek yemekleri yabani otlardı… Tanrı’ya olan inançları ve bağlılıklarının ünü çölün dışına kadar taşmıştı. Eftimos bir çok mucize gösteriyordu. Aziz olduğu duyulmaya başladı. Bir çok rahip günahlarının bağışlanması için azize geliyor ondan tembih alıyor bir çoğuda onun yanında kalıyordu. Böylece daha sonra bir manastır inşa edildi ve Eftimios arkaşı olan Teoktistos’u manastıra başrahip olarak atadı. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Αναρτήθηκε στις Ξένες γλώσσες, Türkçe’de. Ετικέτες: . Leave a Comment »

AZİZ ATHANASİOS’UN HAYAT HİKAYESİ

athanasiosAziz Athanasios İ.S. 297 yılında Mısır’ın İskenderiye şehrinde dünyaya geldi. Doğduğu dönemde yaşadığı bölgeye egemen olan kral Maksimianos’tu ve tam bir hristiyan düşmanıydı, ardından da Maksiminos kral oldu. Küçük yaşta, ailesi sayesinde, hristiyanlığı iyice tanıdı ve Tanrı’ya tüm kalbiyle bağlandı. Yaşı büyüdükçe yaşıtlarıyla oynamak yerine büyüklerle oturup ruhsal konuları konuşmayı tercih etti.

Aziz Athanasios bilgili bir insandı. Kutsal yazıları dikkatlice okurdu. 18 yaşına vardığında Kutsal Kitap’ın bir çok bölümünü ezbere biliyordu. O zamanlar genç Athanasios’u İskenderiye Patriği yanına çağırmıştı.

Patrik genç Athanasios’un temiz kalbini ve kişiliğini gördüğü zaman hemen onu Diyakoz yaptı. Diyakoz Athanasios o zamandan sonra sürekli Üçlü Birlik’ten bahseden kitaplar yazmaya başladı. Ayrιca putperestlerin sahtekarlığını ve yalancılığını açıklayan kitaplar da yazdı. O’nun bu kitapları sayesinde bir çok kişi yalnış yolda olduğunu anlayarak vaftiz oldu.

 

O zamanlar İskenderiye’de yeni bir tarikat ortalığı ayağa kaldırmıştı. Arion adında bencil ve kendini bilmez bir din adamı Mesih İsa’nın Tanrı olmadığını ama O’nun yalnızca Tanrı’nın yarattığı bir varlık olduğunu savunuyordu.

Halkı bu söyletisiyle kolayca kandırıyor kendisine taraftar topluyordu. Bu durum üzerine Büyük Konstantin soruna bir çözüm bulmak için hemen Ekümenik Konsil yapılmasını istedi. Böylece İ.s. 325 yılında 318 tane piskopos İznik’te toplandılar. Bunların arasında bugün aziz olarak andığımız Nikolaos, Markellos ve Spiridonas’ta bulunmaktaydı.

İskenderiye Patriği bu konsile kendisi katılamayınca diyakozu olan Athanasios’u gönderdi. Konsil başladığı zaman Arion ve taraftarları öğretilerinin sonuna kadar arkasında duracaklarını belirttiler. Bunun üzerine genç diyakoz Athanasios sözü alarak Ortodoksluğun gerçek olduğunu kanıtlayarak Arion ve taraftarlarının sahtekarlığını ortaya çıkardı. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Yahya (Yuhanna) peygamber

Iwannis_Prodromos4Yahya’nın doğumu önceden bildiriliyor

Yahudiye kralı Hirodes zamanında, Abiya bölüğünden Zekeriya adında bir kâhin vardı. Harun’un soyundan olan karısının adı ise Elizabet’ti. 6Her ikisi de Tanrı’nın gözünde doğru kişilerdi, Rab’bin tüm buyruk ve kurallarına eksiksizce uyarlardı. 7Elizabet kısır olduğu için çocukları olmuyordu. Her ikisinin de yaşı ilerlemişti.
8Zekeriya, hizmet sırasının kendi bölüğünde olduğu bir gün, Tanrı’nın önünde kâhinlik görevini yerine getiriyordu. 9Kâhinlik geleneği uyarınca Rab’bin tapınağına girip buhur yakma görevi kurayla ona verilmişti. 10Buhur yakma saatinde bütün halk topluluğu dışarıda dua ediyordu.
11Bu sırada, Rab’bin bir meleği buhur sunağının sağında dikilip Zekeriya’ya göründü. 12Zekeriya onu görünce şaşırdı, korkuya kapıldı. 13Melek ona, «Korkma, Zekeriya» dedi, «duan kabul edildi. Karın Elizabet sana bir oğul doğuracak, onun adını Yahya koyacaksın. 14Sevinip coşacaksın. Birçokları da onun doğumuna sevinecek. 15O, Rab’bin gözünde büyük olacak. Hiç şarap ve içki içmeyecek; daha annesinin rahmindeyken Kutsal Ruh’la dolacak. 16İsrail oğullarından birçoğunu, Tanrıları olan Rab’be döndürecek. 17Babaların yüreklerini çocuklarına döndürmek, söz dinlemeyenleri doğru kişilerin anlayışına yöneltmek ve Rab için hazırlanmış bir halk yetiştirmek üzere, İlyas’ın ruhu ve gücüyle Rab’bin önünden gidecektir.»
18Zekeriya meleğe, «Bundan nasıl emin olabilirim?» dedi. «Çünkü ben yaşlandım, karımın da yaşı ilerledi.»
19Melek ona şöyle karşılık verdi: «Ben Tanrı’nın huzurunda duran Cebrail’im. Seninle konuşmak ve bu müjdeyi sana bildirmek için gönderildim. 20İşte, belirlenen zamanda yerine gelecek olan sözlerime inanmadığın için dilin tutulacak, bunların gerçekleşeceği güne dek konuşamayacaksın.»
21Zekeriya’yı bekleyen halk, onun tapınakta bu kadar uzun süre kalmasına şaştı. 22Zekeriya ise dışarı çıktığında onlarla konuşamadı. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Αναρτήθηκε στις Ξένες γλώσσες, Türkçe’de. Ετικέτες: . Leave a Comment »

Saint Nikephoros the leper

osiosnikiforoslepros (1)Fr. Nikephoros (in the world, Nicholas) was born in a village of Chania, in Serikari.

His parents were simple and pious villagers, who while he was still a small child, died and left him an orphan.

Thus, at the age of thirteen he left his home, traveled to Chania and began to work in a barbershop.

There he started to show the first signs of Hansen’s disease (i.e. leprosy).

At that time, lepers were exiled to the island of Spinaloga, because leprosy was a transmissible disease and was treated with fear and horror. Nicholas, when he was sixteen years old and when the signs of his disease began to be more visible, to flee from enclosure on Spinaloga fled with a boat for Egypt.

There he remained working in Alexandria, again in a barbershop, however the signs of his disease became even more evident, especially on his hands and face. Due to the suggestions of a clertche fled to Chios where there was a home for lepers, in which was a priest, Fr. AnthimbsVagianos; JaterSt. Anthimos of Chios.

Nicholas reached Chios in 1914 at the age of 24. At the leper home in Chios, where there was a grouping of many beautiful little homes, was a chapel of St. Lazaros, where was preserved the wonder-working icon of Panagia of Ypakoe (Obedience). In that place was opened the stadium of virtues for Nicholas. Within two years St. Anthimos-discerned that he was ready for the angelic schema and tonsured him a monk-with the name Nikephoros.

The disease progressed and evolved in the absence of suitable medicines, and brought many great changes (the medicine was found later, in 1947).

Fr. Nikephoros lived with indiscriminate, genuine obedience, with austere fasting, working in gardens. He also compiled in a catalogue the miracles of St. Anthimos, which he had seen with his own eyes (many took the place of healing of the demon- possessed). Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Keldani Kadin

image1 (3)İNCİL VE AÇIKLAMASI

İNCİL
Matta : 15 ; 21 – 28
AZİZ MATTA İNCİLİNDEN ALINAN SÖZLER;
21İsa oradan ayrılıp Sur ve Sayda bölgesine geçti. 22O yöreden Kenanlı bir kadın İsa’ya gelip, «Ya Rab, ey Davut Oğlu, halime acı! Kızım cine tutsak, çok kötü durumda» diye feryat etti. 23İsa kadına hiçbir karşılık vermedi. Öğrencileri yaklaşıp, «Sal şunu, gitsin!»diye rica ettiler.«Arkamızdan bağırıp duruyor.»
24İsa, «Ben yalnız İsrail halkının kaybolmuş koyunlarına gönderildim» diye cevap verdi. 25Kadın ise yaklaşıp, «Ya Rab, bana yardım et!» diyerek O’nun önünde yere kapandı. 26İsa ona,
«Çocukların ekmeğini alıp köpeklere atmak doğru değildir» dedi. 27Kadın, «Haklısın, Rab» dedi. «Ama köpekler de efendilerinin sofrasından düşen kırıntıları yer.» 28O zaman İsa ona şu karşılığı verdi: «Ey kadın, imanın büyük! Dilediğin gibi olsun.» Ve kadının kızı o saatte iyileşti. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Αναρτήθηκε στις Ξένες γλώσσες, Türkçe’de. Ετικέτες: . Leave a Comment »

Meryem kimdir? Tanrıdoğuran mı yoksa Mesihdoğuran mı?

nativity-iconİsus’un kutsal annesi Meryem’i tanımlamada kullanılan Grekçe Theotokos sözcüğünün tam Türkçe karşılığı Tanrı’nın Annesi değil de Tanrıdoğurandır. Her ne kadar Roma Katolik Kilisesi’nde ve bazı gelenek yanlısı (Reformist olmayan) Batı Kiliselerinde Meryem’e Tanrı’nın Annesi (Mater Dei) dense de bu söz grubu Theotokos sözcüğünden farklıdır. Aslında Grekçe tapınma yapan Ortodoks Kiliselerinde Meryem hem Tanrıdoğuran (Theotokos) hem de Tanrı’nın Annesi (Mitir Theou) olarak adlandırılmaktadır. Bu iki bağlantılı ancak farklı yapı, özellikle her ayinde Meryem’e hitaben söylenen Theotokion ilahisinde geçer:

Ἄξιόν ἐστιν ὡς ἀληθῶς μακαρίζειν σε τὴν Θεοτόκον, τὴν ἀειμακάριστον καὶ παναμώμητον καὶ μητέρα τοῦ Θεοῦ ἡμῶν. Τὴν τιμιωτέραν τῶν Χερουβεὶμ καὶ ἐνδοξοτέραν ἀσυγκρίτως τῶν Σεραφείμ· τὴν ἀδιαφθόρως Θεὸν Λόγον τεκοῦσαν, τὴν ὄντως Θεοτόκον, σὲ μεγαλύνομεν.

Yerindedir seni ővmek, her zaman kutlu, en temiz, Τanrι’mızın annesi. Sen’ki Heruvimlerden daha saygın ve Serafimlerden kıyaslanmaz ölçüde yücesin, sen’ki Tanrι’nın Kelamını eksiksiz doğurdun. Yüceltiriz Sen’i gerçek Tanrıdoğuran.

Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi bazı gelenek yanlısı Batı Kiliseleri bu Theotokos sözcüğü yerine Tanrı’nın Annesi demeyi tercih etmişler ve bu kullanımı yaygınlaştırmışlardır. Peki, Grekçede Kutsal Meryem’e niçin Theotokos (Tanrıdoğuran) denir? Bu sözcüğün kullanımına ilişkin dinsel tartışmalar da olmuştur ve günümüzde çoğu Reformcu (Protestan) Kilise bu sözcüğün kullanılmasına şiddetle karşı çıkmaktadır. Bu tartışmaların sebebi nedir?

Her şeyden önce Kutsal Meryem’in daha Efes Konsülü (M.S. 431) öncesinde bile Tanrıdoğuran olarak kabul edildiğini gösteren birkaç tarihsel kaynak mevcuttur. İskenderiyeli Athanasius, Tanrıbilimci Gregory, Altınağızlı Yuhanna M.S. 431 tarihinden önce Meryem’i Tanrıdoğuran diye adlandırmışlardır. Dahası, Sub tuum praesidium isimli ve M.S. yaklaşık 250 yılına ait bir Kopt Ortodoks ilahisinde Meryem’e Theotokos denmiştir. M.S. 431’deki Efes Konsülü ise bu kullanımın doğru ve kabul edilebilir olduğunu ilan ederek ona tapınmada ve tanrıbilimde resmiyet kazandırmıştır; çünkü bu Konsülün toplanma amacı Theotokos (Tanrıdoğuran) sözcüğünün anlamına ilişkin Hristolojik (Mesih bilimine ait) bir tartışma olmuştur. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

ŞEHİT AHMET

agios-ahmet(Arhim. LANGİ Vikt. ORTODOKS KİLİSESİ AZİZLERİN YAŞAM ÖYKÜLERİNİN BÜYÜK YAZARI, Mayıs ayı, (3.), Cilt 5, beşinci baskı, ATİNA 1977, sayfa 99, ve YENİ DİN ŞEHİTLERİNİN YAŞAM ÖYKÜLERİ YAZARI, Mayıs 3. sayfa 509).

ŞEHİT AHMET

ÖN SÖZ

Yeni Din Şehidi Ahmet, iki tane kendine özgü şehitlik arz ediyor. Bir taraftan, Müslümanlıktan gelerek, Hıristiyanlığı ve Ortodoksluğu benimseyip kabul etti, ki böyle olaylara çok nadir olarak rastlandı, hem de, Asya ve Avrupa’da Müslümanlığın yayılıp büyüdüğü bir zamanda.

Diğer taraftan da, buraya kadar kalmayıp daha ileri de gitti. Kanıyla, Tanrı’nın tek Oğlu İsa Mesih’e ve Allah’ın sözüne olan imanını gerçek kıldı. İsa Mesih’i inkâr etmeyi kabul etmedi. Onun için de, evvelden kendi dindaşları olanlar tarafından işkenceye tâbi tutuldu ve katledildi.

Gelecek nesiller için de, iyi bir şehit ve bir örnek olarak kalmaya devam ediyor. Yani, İsa Mesih’e olan imanda sınır ve engel yoktur. Dünyanın tüm insanlarını kabul etmektedir. Hıristiyanlık da, kendisine gelenlerle, bu dinin dışından oldukları için, daha da sevinmektedir.

Bugünün Hıristiyanları olarak bizler, ne gariptir ki, şehidi, kendi Hıristiyan adıyla arz etme sevincine nail olamıyoruz. Bunun adı, kurtulup muhafaza edilememiştir.

Büyük Allah, belki de, Ortodoksluğun ve Hıristiyanlığın dışında da bu yabancı ve Müslüman isminin işitilmesini istemektedir. Bu da, Ortodokslukta, bu dinin dışından ve düşmanlarının bile, hem de iyi bir yerde olabilecekleri gerçeğini meydana çıkarmaktadır. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Αναρτήθηκε στις Ξένες γλώσσες, Türkçe’de. Ετικέτες: . Leave a Comment »

Aziz Spiridon’un Hayatı

spydidon_a Kıbrıs Adasında yaşamış ve başpiskoposluk yapmıştır. 348 yılında vefat etmiştir. Tanrι’nιn inayetiyle bir çok mucize yaratmιş hala da yaratmaktadır. Bundan dolayı kendisine Tavmatourgos (mucizleryaratan kişi) lakabı verilmiştir. Evli ve bir kız çocuğu babasıydι. 325 Yılında İznik’e vuku bulan

1.Ekümenik Konsil’de önemli katkılarda bulunmuştur. Hatta bir mucize vasιtasιyla Üçlü Teslis’i izah etmiştir.

Mezardaki ölü kızıyla konuşması, bir yılanı altına çevirmesi, namını duyan anadoluda yaşamış bir kör tüccarι iyileştirmesi önemli mucizelerindendir. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Αναρτήθηκε στις Ξένες γλώσσες, Türkçe’de. Ετικέτες: . Leave a Comment »

AZİZ NİKOLAOS’UN HAYATI

nicolasBİRİNCİ BÖLÜM

Aziz Nikolaos, M.S. 250 yılında, Küçük Asya’nın Likia bölgesinin Patara denilen yerde dünyaya gelmiştir. O, tek çocuk idi. Ebeveyni dindar ve malî yönden de iyi durumdaydılar. Ailevi varlığı oldukça çoktu. Kendisine rahat ve kolay bir hayat temin edebilirdi.

Ancak o, daha bebeklik çağından itibaren, hayatta kolay yolu takip etmeyeceğini göstermişti. O, daha küçük yaştan beri, sert ve lâkin de aziz olan mücadele yolunu seçti. Böylece de, kalan günlerde, diğer bebekler gibi normal süt emerken, Çarşamba ve Cuma günleri bütün gün süt emmez, sadece güneş battıktan sonra bir kere süt emiyordu.

Gün gelip de okul çocuğu yaşına vardığı vakit çok çalışkandı. Ahlâksız konuşmalardan uzaklaşıyor ve uzak duruyordu. Hiçbir zaman yaramaz arkadaşları istemiyordu. Oyunlar yerine, büyüklerle beraber olup tartışmaları seviyordu. Büyükler ve yaşlıların yanında, kendisine ruhen faydalı olan örnekler ve tavsiyeleri dinliyordu. İnsanın karakterini tehlikeye sokan düşmanlar hakkında bir şeyler işitiyordu. Faziletli insanların hayatlarında, şeytanın kurabilecek desiseleri öğreniyor ve son derece faydalı sonuçlar çıkarıyordu.

Bu arada, her zaman birinci olarak kiliseye koşuyordu. Orada, kandillerin bal rengi ışığı ve günlüğün (tütsü) tatlı kokusu altında, ruhunu, Tanrι korkusu ve iman ile sulansın diye bırakıyordu. Tertemiz çocuk kalbinin içinde, aşırı derecede bir sevinç ve Hıristiyan inancı dolup taşmağa başladı.

Fakat, oldukça küçük bir yaşta iken, ebeveyni birbiri ardından vefat etti ve böylece öksüz kaldı. Onun aziz hayatı, karakteri, davranışı, uysallığı, sadeliği ve ciddiliği onu çok meşhur yaptı. O zamanlarda, Likia’da başpapaz amcasıydı. Onun da adı Nikolaos idi. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

AZİZ SAVAS

sabbas3439’da Kappadokya’da Moutalaska’da doğan aziz 5 Aralιk 532’de Kudüs’teki kendi manasstιrιnda ölmüstür.

Henüz çocukken, doğduğu köyün yakιnιndaki Flavianae manastιrιna girmiş, yaklasιk 456’da Filistin’e giderek Büyük Eftimios tarafιndan mürit olarak kabul edilmistir. Iskenderiye’yi ziyaret ettiği sιrada ailesi ile karşιlaşιr ve ailesi O’nu devlet görevlisi olmasι için ikna etmeye çalιşιr.

Bu isteği reddeden Savas ailesinden biraz para alarak Filistin’e döner. 483’de Kudüs yakιnιnda kendi manastιrιnι kurar. Manastιra, Ermenistan, Isauria ve başka bölgelerden keşişler gelir. Bu manastιr, Kudüs patrikliği ve Filistin manastιr sistemi için entellektüel ve kutsal bir merkezdir. Manastιra Savas biyografisinin yazari Skithopolis’li Kiril’den Sam’li Υuhanna’ya kadar etkin ve önemli ziyaretçiler gelmiş, sayιsιz bilgin ve yazar kütüphanesinde çalιşmιştιr. Manastιr bugün hala ayaktadιr.

Savas daha sonra 6 manastιrιn kuruluşunu organize eder. Khalkedon Konsili’nin ögretilerini destekler fakat Istanbul’a gittiginde Monofizitizm’i desteklememesi için imparator I. Anastasios’u ikna etmeye çalιşιr. Aziz Savas’in adιnι taşιyan liturjik bir tipikon türü vardιr. Yaşam öyküsünü Skithopolis’li Kiril yazmιştιr. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Αναρτήθηκε στις Ξένες γλώσσες, Türkçe’de. Ετικέτες: . Leave a Comment »

AZİZE BARBARA

barbara2Barbara’nin 3.yy.’da Mιsιr, Heliopolis’te veya Izmit’te doğduğu söylenir. Bayram günü 4 Aralιk’tιr. Zengin ve asil bir pagan olan babasi Dioskoros, Barbara’yι evlenerek kendisinden ayrιlmasιn diye bir kuleye kapatιr. Yeni bir din olarak Hiristiyanlιğιn doğuşunu duyan Barbara, doktor kιlιğιndaki bir rahibin kuleye girmesini sağlayarak vaftiz olur.

Bir gün babasι yokken kuleye üçüncü bir pencere açtιrιr ve babasι döndüğünde ona yeni inancιnι anlatarak ruhun üç pencereden ιşιk aldιğιnι söyler. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Αναρτήθηκε στις Ξένες γλώσσες, Türkçe’de. Ετικέτες: . Leave a Comment »

ANTLAŞMA SANDIĞI VE MERYEM

kivotos1Kutsal Meryem’in ebediyen bakire kaldığını öğreten Ortodoks Kilisesi, Eski Antlaşma’da Tanrı’nın varlığının bulunduğu antlaşma sandığı ile İncilci Luka tarafından kaydedilen kutsal Meryem ile ilgili anlatımlar arasındaki paralelliği vurgular. Antlaşma sandığı, yaratılmış bir nesne olmasına rağmen, yaratılmamış olanı içinde barındırmıştır. Benzer bir şekilde, yaratılmış olan Meryem, yaratılmamış Tanrı Sözünü taşımış ve vücut vermiştir. Aziz Yusuf, antlaşma sandığı gibi Meryem’in de Tanrı tarafından seçildiğini ve özel bir göreve sahip olduğunu anlamış ve Meryem’in rahminin bir ölçüde tapınağa dönüştüğünün bilincine varmıştır. Bu sebeplerle, Yusuf ve Meryem hiçbir zaman ilişkiye girmemişlerdir. (Bunun içinde İsa çarmıhta iken Meryem Annemizi Yuhanna’ya emanet etti. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Aziz Dimitrios

AgiosDimitrios16 Aziz Dimitrios zengin bir ailenin çocuğu olarak 260 yılında Selanik’te dünyaya geldi. İlk eğitimini ailesinden aldı. Genç yaşa vardığında memleketine asker olarak hizmet etmek istedi. İnançlı, zeki ve cesur bir insan olduğundan da kısa bir sürede komutan makamına ulaştı.

O dönemde Hristiyanların baş düşmanı olan Dioklitianos Roma Kralı idi ve Anadolu sorumlusu ise damadı Maksimianos’tu. Maksimianos azizin özelliklerini gördüğünde hristiyan olduğunu bilmeden onu Selanik’e Dük olarak atadı. Aziz bu makama ulaştığında korkusuzca hristiyanlığı askerlerine öğretiyor ve onlara putların sahte ve insan işi olduğunu anlatıyordu. Bir çok asker azize eğitim almak için gidiyordu. Kısa bir zaman içerisinde bir çok kişi putperestlik tuzağından kurtularak hristiyan oldu.

Bir gün putperestlerden bir kaçı Maksimianos’a giderek azizin putlara karşı konuştuğunu ve tek ve gerçek Tanrı’nın Mesih İsa olduğu eğitisini yaydığını bildirdiler. Maksimianos bundan emin olmak űzere bütün üst düzey komutanlarını putlara tapınmaları için davet etti. Azizin tapınağa gelmeyi red ettiğini görünce onu yargılamak için karşısına getirmelerini emretti.

– Dimitrios neden tapιnağa gelmedin? Neden bunu red ettin?

– Efendim hiç bir zaman senin emirlerinden dışarı çıkmadım ve hiç bir zaman senin büyüklüğünü küçümsemedim. Ancak Mesih İsa’ya daha sadığım çünkü O benim ve bütün insanlığın kurtarıcısıdır. Ve bu yüzden sizin o sahte tanrılarınıza tapınmayı red ettim.

Maksimianos bu sözlere kızarak azizin karanlık bir odaya kapatılmasını emretti. O oda bir hamamın altında bulunduğundan her yerde pis bir koku ve kirli su vardı. Azizi odaya attıkları zaman bir akrep yuvasından çıkarak azize saldırmaya kalkıştı. Aziz haçını yaptıktan sonra üzerine bastı ve akrebi öldürdü. O sırada Tanrı’nın meleği azize görünerek ona altın Taç taktι ve şunları söyledi:

-Dimitrios cesaretli ol, düşmanlarını yeneceksin.

Bunun üzerine aziz şeytanı yeneceğini anladı. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Αναρτήθηκε στις Ξένες γλώσσες, Türkçe’de. Ετικέτες: . Leave a Comment »

AYA THEKLA SÖYLENCESİ Yazar Araştırmacı Şahin ÖZKAN

theklaAya Thekla söylencesi Aziz Paulus’un yaşam öyküsüyle iç içedir. Thekla Konyalı idi.

Hz. İsa’nın havarisi Paulus’un sesinden dinlediği yeni din Hıristiyanlığa daha ilk anda adamıştı kendini.

Tüm yasaklara işkencelere direnip, Konya’dan Isparta, Karaman ve Silifke’ye uzanan yolda 90 yıllık yaşamını tüketti. Gerçek bir azize ya da yalnızca bir efsaneydi.

 

Thekla mağarası, Silifke’de Meryemlik denilen yerdedir. Thekla bu mağarada yaklaşık 70 yıl yaşadı. Burada hem yeni dini tanıttı, hem de mucizeleriyle yöre halkına şifa dağıttı.Paulus Hıristiyanlığı yaymak için gittiği Yalvaç’ta ateşli konuşmaları nedeni ile Yahudiler ve putperestler tarafından şehirden kovulunca Konya’ya doğru çıkar. Konya’da inananlar Paulus’u karşılayıp onu Konya Hıristiyanlarının toplanma yeri olan bir eve götürdüler. Yemek sonunda Paulus vaaza başladı. Evin penceresinden dar sokağa taşan söylevin çekiciliği evin karşı komşusu Bakire Thekla’yı etkilemişti. Pencerenin önünden üç gün üç gece ayrılmadı. Bu durum Thekla’nın annesini ve nişanlısını endişelendirdi. Sonunda Thekla’nın nişanlısının sabrı tükendi. Νişanlısı: «Sen Konya şehrini ve nişanlımı iğfal ettin» diyerek Paulus’u ihbar edip yakalatır. Paulus, vali huzurunda savunmasını yaptı. Ne var ki daha sonra ikinci kez ifadesi alınmak üzere zindana atıldı.

Thekla, bileziklerini verdiği hizmetkâra evin kapılarını açtırıp zindana gitti, zindancıyı da bir gümüş ayna ile ikna eden Thekla, Paulus’un yanına girdi. Bağlandığı zincirleri öptü. Thekla’nın Paulus’un yanına gittiği ortaya çıktı, durum valiye bildirildi. Paulus ile Thekla valinin huzuruna çıkarıldı. Thekla kendisine sorulan soruları yanıtsız bıraktı. Gözleri Paulus’tan başkasını görmüyordu. Kulaklarında ilahi sözler çınlıyordu. Annesi öfkelendi: «Bu ahlaksızı yakın. Bu adam tarafından iğfal edilen bütün kadınların dehşet duyması için bu kızı sirkin ortasında yakın «. Thekla sirkin ortasına getirilince değnekle dövülüp bırakılan Paulus’u gördü. Kentin genç kız ve erkekleri tarafından getirilen çalılar istif edilirken aslında yumuşak bir insan olan vali, Thekla’nın güçlülüğü karşısında gözyaşlarını tutamadı. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

AZİZE EFFİMİA

efimia3ÖN SÖZ

Azize ve büyük din şehidi Effimia’nın tüm hayatı, sahte putperest tanrılarına yapılan tapınma hatasına ve putlara karşı mücadele ederek geçmiştir.

Hıristiyanlık dini için şehit olup, çeşitli işkencelere tâbi tutulduktan sonra, ki bu işkencelerden her zaman galip geliyordu; sonunda mübarek ruhunu, küçük yaşlarından beri sevdiği İsa Mesih’in ellerine teslim etti.

Azize Effimia, ölümüne kadar, parlak bir azizlik ve sebat örneğidir. Bu sebatıyla ebedî bahtiyarlığın “hayat tacını” kazanmış oldu.

Mucizeleri ve kerametleri çoktur. Bu da, hem şehit oluşundan önce, hem de şehit oluşundan sonra, Tanrι’nın kendisine yakınlığının bir örneğidir.

Bunlardan bir tanesi ki, kilisemiz onu özellikle 11 Temmuzda kutluyor ve bu, apolitikyo ilâhî yazarının da yazdığına göre, gerçekten “sapık mezhep mensuplarını utandırdı”.

Bu, 451 yılında, Kadıköy’de yapılan IV. Evrensel Sinod esnasında, Ortodoksların aldıkları kararların doğruluğunu apaçık göstermiştir.

Sevgili okuyucu, bu kitapçıkta bu mucizesi ve gerçekten büyük başarılarla dolu olan tüm hayatını okuyacaktır.

Bizim temennimiz, parlak hayatı bir deniz feneri ve bir kılavuz gibi, bugünkü çağdaş putperestlik toplumunda gençlerimizi doğru yola sevk etmesidir. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Αναρτήθηκε στις Ξένες γλώσσες, Türkçe’de. Ετικέτες: . Leave a Comment »

Tanrı’nın Annesi’ne Saygı

glykophilousa1Yazar: Peder Alexandre Schmemann “Siz susuz olanlar için” kitabιndan alιntιdιr.

Ben inanmışımdır ki sadece inançlılar değil inançsızlar da Kilise hayatında, Meryem’e, İsa Mesihin annesine, saygıda büyük ve özel bir yer tuttuklarını bilirler.

 

Kadim çağlardan bu yana Kilise geleneği Tanrının annesini en saf ve en kutsal anne olarak anar.

 

Biz liturjik dualarımızda daha da sıklıkla ve böyle görkemli bir söyleyişle tekrar ederiz: ‘Cherubimler’den daha saygıdeğer ve Seraphimler’den karşılaştırılmaz derecede şerefli’. 

Başka bir deyişle, kutsal yazıların meleklere tayin ettiği gibi, o (Meryem Annemizi işaret ediyor) gösterir ki onu Cherubimler’den daha fazla onurlandırmak uygundur ve Seraphimler’den daha büyük sonsuz bir şöhretle çevrelenmiştir.

 

Onun adı ne liturjik duaların hemen hemen çoğunda ne de makamlarda bahsedilir.

 

Nasıl anımsanmaz ki ister batılı ister doğulu tüm Hristiyan sanatı kol emeğinde Meryemin ve ilahi çocuğunun görselleriyle doludur. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Aziz Parthenios

Parthenios_of_LampsakosÖN SÖZ

Aziz Parthenios, Büyük Konstantinus zamanında yaşamış olup, Küçük Asya Milet (Melitupolis)’in seçkin bir evlâdı olarak ünlü Lapseki (Lampsakos) Piskoposu seçildi. Kötü ruhların can düşmanı ve Ortodoksluğun büyük destekçisiydi.

Fani ve dünya nimetlerinden uzak bir hayat sürerek, Çanakkale Boğazı Bölgesi’ni putperestlik kalıntılarından temizledi, kilisenin parlak bir yağ lambası gibi mütevazı ve zayıfların gerçek yol göstericisi ve çobanı oldu.

Başka bir Εlias Peygamber gibi, İpatianos’un verimsiz tarlasına yağmur yağdırdı, Trakya Herakliya şehri (muhtemelen Marmara Denizi-Şarköy civarı) Piskoposunun hasisliğine karşı savaş açtı ve diğer bir İsa gibi umutsuz balıkçıların ağlarını bol balıkla doldurdu.

Parthenios yaşadığı müddetçe ve sonrasında, cinler tarafından çarpılmışların, felçlilerin ve cüzamlıların parasız doktoru oldu. Bunların hepsini sadece ibadetinin kuvvetiyle tedavi ediyordu. Ancak özellikle amansız bir hastalık olan kanser hastalığının en iyi doktoru oldu. Hiçbir ilâç ve ameliyat yapmadan inananları bu hastalıktan kurtarıyor ve kendilerine devamlı bir tedavi veriyordu.

Kilisemiz, insanlara sunduğu ve sunmağa devam ettiği zengin teberruları için, insan sever, keramet sahibi ve kötü ruhların-cinlerin düşmanı olan Lapseki Piskoposu Parthenios’un anısının 7 Şubat’ta kutlanması kararı almıştır.

AZİZİN HAYATI

1. Genel olarak hayatı hakkında

Aziz Parthenios 318 yılında, Büyük Konstantinus zamanında, Küçük Asya’nın Milet şehrinde dünyaya gelmiştir. Babası diyakoz olup adı da Hristodulos idi. Parthenios pek iyi bir eğitim alma şansına sahip olmamıştı. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Αναρτήθηκε στις Ξένες γλώσσες, Türkçe’de. Ετικέτες: . Leave a Comment »

Azize Marina

marina icon holding hammerAzize Marina, Roma İmparatoru Kral Dioklitianos döneminde Antakya’da doğdu. Babası Edesios, putlara rahiplik yapmaktaydı. Marina’nın hiç kardeşi yoktu. Çünkü kendisi doğar doğmaz annesi vefat etmişti.

Bu sebeple babası onu büyütmesi için, şehir dışında yaşayan bir kadına verdi.

Orada yaşayan bazı Hıristiyanlar sayesinde Marina büyürken Hıristiyanlık hakkında çok şey öğrendi ve Hıristiyanlığı kabul etti. Babası kızının putları reddedip, İsa’ya inandığını duyduğu zaman, kızına o kadar çok kızdı ki; ondan nefret etme noktasına kadar geldi.

Artık kızını görmek istemiyordu ve bu yetmiyormuş gibi kızını mirasından mahrum etti. Yeryüzündeki babası ondan nefret ettikçe gökyüzündeki Babası onu daha da çok seviyor ve koruyordu.

Günlerden bir gün, Olivrios adında taş kalpli bir bölge sorumlusu Antakya’dan geçmekteydi ve o zamanlar on beş yaşında olan güzel Marina’yı yolda gördü. Onu çok beğendi ve kendisini eş olarak almak istedi.

Marina’ya saraya gelmesini emretti. İşte o anda azize, insanlar önünde kabullenme vaktinin geldiğini anladı. Mesih Tanrı’ya ellerini açtı ve kendisine, putperestler karşısında güç vermesi için dua etti. Marina saraya gitti. Olivrios’un huzurunda kendisini tanıtması istendi ve Marina şunları söyledi:

-Adım Marina. Ailemden ayrıyım. Benim yaşama amacım, Tanrı’m ve Kurtarıcı’m olan Rab İsa’ya kul köle olmaktır.

Bu sözler üzerine Olivrios, azizenin ertesi güne kadar hapsedilmesini emretti. Sabah olduğunda, sarayda on iki tanrı adına bir bayram düzenlendi. Kral,askerler ve köleler putlara tapındılar ve Marina’dan da bunu yapmasını istediler. Ama Marina inancından ödün vermeyerek bu isteklerini reddetti. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Αναρτήθηκε στις Ξένες γλώσσες, Türkçe’de. Ετικέτες: . Leave a Comment »

AZİZ FAKİRLER KOSMAS İLE DAMİANOS

cosmasanddamianHıristiyan’ca yetiştiriliyorlar

Aziz Fakirler, Kosmas ile Damianos kardeş olup kendileri Asya’dandılar. Aynı isim ile, Kosmas ve Damianos adında, daha başka iki çift Aziz Fakirler mevcutturlar. Onlar da kardeş ve doktordular.

Onlardan bir çifti Roma’dan olup 17 Ekimde kutlanırlar. Diğer çift ise Arabistan’dandır ve onlar da 17 Ekimde kutlanırlar.

Onları fakirler olarak adlandırmanın sebebi, hastalarını bedava tedavi ettikleri içindir. Bunların ikisi de doktordular.

Burada, Asyalı Aziz Fakirleri, Kosmas ile Damianos’u inceleyeceğiz. Bunların ikisi kardeş ve maddî durumu iyi bir aileden geliyorlardı. Bunların babası önceleri putperest idi.

Daha sonra ise İsa Mesih’e inandı Hıristiyan oldu. Hıristiyan olduktan sonra çok az zaman yaşadı. Fazilet ve sağduyu ile yaşadı. Çünkü, kısa süre sonra Yaratıcı Tanrι’ya canını teslim etti. Çocuklarını da ilâhî korumaya, annelerinin özenine bıraktı.

Annelerinin adı Theodoti idi. Bu kişi, daha küçük yaşlardan itibaren, dindarlığı ve Tanrι’ya olan imanıyla dikkat çekiyordu. Dul kaldıktan sonra da, çocuklarına Hıristiyan terbiyesi vermeye daha çok çaba gösterdi.

Kendisi dinine imanına bağlı biri olduğu için, çocuklarının örnek alabilecekleri en büyük örnek yerine geçti ve çok iş yaptı. Nitekim o, gerçek İsa Mesih’in yardımıyla kocasını putperestlikten Hıristiyanlığa döndürmeyi başarmıştı. Ona yakın olan diğer kadınlar da, birçok faziletlerinden dolayı kendisinin örnek alınması gereken bir kadın gibi ona bakıyorlardı.

Onun özen gösterdiği şey çocuklarıydı. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »

Aziz Altınağızlı Yuhanna’nın Hayatı

JohnChrysostomÖNSÖZ

Kostantiniye Patriği Altınağızlı Aziz Yuhanna 14 Eylül 407 tarihinde ağlayış ve gözyaşı diyarı olan bu fani dünyadan ölümsüzlük ve istirahat diyarına intikal etmiş-tir.

14 Eylül 1907 yılında ise ölümü üzerinden 1500 yıl geçmiştir. Hristiyanlık âlemi mezheplerine göre bu ebedi hatıra anısına bin beş yüzüncü yıl jübile törenleri düzen-leyerek ve Altınağızlı azizin kişiliğini büyüklük ve ölümsüzlük görkemi ile çevrele-miştir. Rusya’nın Kazan şehri Teoloji Fakültesi bu anıyı kutlayan ve düzenlenen törenlerde verilen tezleri ve konferansları özel bir kitapta toplayan Akademi idi.

Dinsel ve tarihsel araştırmalar konusunda öğrenme isteğinde olan gençlerimizin bu rağbetine binaen bizlerde bu alandaki iki makalenin, içerdiği doğru dinsel ve tarihsel gerçekler açısından faydalı olması, edebi ve teolojik dersler ihtiva etmesi nedeniyle Arapça diline tercüme edilip yayınlanması görevini üstlendik.

İlk makale Prof. Tsarifeski’nin olup, okuyucu bu makalede Altınağızlı’nın yaşa-dığı çağdaki yaşam ve çalışma sıkıntılarını bulur. İkincisi ise Prof. Liyonid Bise-rof’a aittir. Bilgiler, bunda da ilk makalede mevcut olan bazı durumların tekrar edildiği yönündedir, oysa Arapça dilini okuyanlar için yeni ve sağlam teolojik fikirler içermektedir.

Bu iki makaleye Prof. Libidev’in <<Rabbin Kardeşleri>> adlı, insanların fikir-lerini meşgul eden dinsel bir sorunun çözümüne uğraştığı ve çeşitli asırlarda araş-tırmalara sebep olan makalesini ilave ediyoruz.

Eğer okuyucu bu makaleler içinde bir fayda ve lezzet bulursa teselli bulacağım.

Altınağızlı Aziz Yuhanna ve Antakya’daki Kilise Hizmeti Tarifeski

Altınağızlı Aziz Yuhanna’nın kilise hizmetleri çağdaşları olan diğer ruhanile- rin hizmetlerinden cevher açısından farklıdır.Bilindiği üzere Altınağızlı’nın yaşa-mının ve hizmetinin büyük bir bölümünü geçirdiği, İsa’dan sonraki dördüncü yüzyılın ikinci yarısı, büyük teolojik mücadelelerin yaşandığı bir asırdır.

Bu asır-da hristiyanlar genellikle yalnız teologlar değil fakat teolojiden ziyade dünyevi bilimlerden habersiz olanlar da ihtilaflı olan dinsel konuların çözümüne ilişkin bilgilenmeyi kendileri için en sevimli iş olarak görürlerdi. İmanın anlatılması ve savunulması ile görevleri icabı sorumlu olan kilise ruhanileri de, dikkatlerini teo-lojik gerçeklere ve sorunlara yönelttiler. Zira hizmetlerinin ilk amacının, yaşadık-ları zamandaki bu teolojik sorunların çözümü olduğunu varsayarlardı.

Hâlbuki Altınağızlı, kendine ayrı bir program tasarladı, o da edebi vaaz idi. O asırda edebi vaazlar dini vaazlar gibi zaruri idi. Zira Antakyalılarda göreceğimiz gibi Hristiyan âlemi, edebi ilkelerden vazgeçip Hristiyanlık dininin esaslarını ih-mal etti ve çirkin işlerin kızgınlığına daldı. Dördüncü asırda, hristiyanların iç ya-şamları putperestlerin yaşamlarına benziyordu. Altınağızlı bu konuda << Hristi-yan topluluklarda gerçek hristiyan bulmak zordu>> diyordu.

Hristiyanların ahlakı ve adetleri ve ahlaki anlayışları esaslı bir reforma muh-taçtı. Altınağızlı, kendini bütünüyle bu hizmete tahsis eden ilk ruhani idi. Διαβάστε τη συνέχεια του άρθρου »